18 Haziran 2009 Perşembe

Cennet Ehli Kaderde Bellidir:


Tüm bunların karşımıza çıkardığı bir diğer gerçek şudur: Hiçbir an, hiçbir kare, hiçbir olay, hiçbir varlık yok olmamıştır ve olmayacaktır. Nasıl ki televizyonda izlediğimiz bir film, film şeridine kayıtlı ise, çeşitli karelerden oluşuyorsa ve bu kareleri bizim görmememiz onların olmadığı anlamına gelmiyorsa, bizim "geçmişte yaşanmış" veya "gelecekte yaşanacak" dediğimiz olaylar için de aynı şey geçerlidir.

Fakat bu noktanın yanlış anlaşılmaması çok önemlidir. Bu sahnelerin hiçbiri bir hatıra, bir anı veya hayal gibi değildir. Bunların tümü, aynen şu an yaşadığınız an gibi canlıdır. Herşey diri olarak korunmaktadır. Biz yalnızca Allah'ın bize verdiği algılarla sınırlı olarak, onları geçmiş, bitmiş olaylar olarak görürüz. Ancak Allah dilediği an bize bu görüntüleri gösterebilir, bu olaylara ait algıları vererek bize bu olayları yaşatabilir.

Ahiretin, sonsuz yaşamın, cennet ve cehennemin varlığından habersiz ya da inkar içinde olan bir kısım kimseler de ölümden sonra yeniden dirileceklerine bu sebeplerle inanmazlar. Oysa bu kimseler de sonsuzluğun içinde bir zaman diliminde yaşamaktadırlar ve buna göre herkesin gideceği yer -cennet ya da cehennem- bellidir. Şu an insanların bir kısmı cennette bir kısmı ise cehennemdedirler. Bu gerçek Kuran'da yer almakta, cennet ve cehennemle ilgili pek çok ayette geçmiş ya da şimdiki zaman kullanılarak bunların aslında tek bir an olduğuna dikkat çekilmektedir:

Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. (Yasin Suresi, 55-56)

Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamdolsun" denilmiştir. (Zümer Suresi, 73-75)

Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. (Kehf Suresi, 53)

Zamanın izafi oluşu, bize çok önemli bir gerçeği göstermektedir: Bu izafiyet son derece değişkendir, bizim için milyarlarca yıl süren bir zaman dilimi, bir başka boyutta sadece tek bir saniye sürebilir. Hatta, evrenin başından sonuna kadar geçen çok büyük bir zaman dilimi, bir başka boyutta, bir saniye bile değil, ancak bir "an" sürüyor olabilir.

İşte çoğu insanın anlayamadığı, materyalistlerin ise anladıkları halde anlamazlıktan geldikleri kader gerçeğinin özü de buradadır. Kader, Allah'ın geçmiş ve gelecek tüm olayları bilmesidir. "Yaşanmamış olaylar", yalnızca bizim için yaşanmamış olan olaylardır. Allah ise zamana ve mekana bağlı değildir, bunları yaratan Kendisi'dir. Bu nedenle Allah için geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir ve hepsi olup, bitmiştir. Çünkü kader Allah'ın ilmidir ve tüm zamanı aynı anda bilen, tüm zamana ve mekana hakim olan Allah için, herşey kaderde yazılmış ve bitmiştir.

Bu konuya Peygamberimiz (sav)'in bir hadis-i şerifinde şöyle dikkat çekilmiştir:

Ehli cennet kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinin isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adetlerinde çoğaltılma ve azaltılma olmaz. Ehli cehennem de yine kendi isimleri, babalarının ve kabilelerinini isimleri ile bellidir. Kıyamet gününe kadar onların adedlerinde de çoğaltılma ve azaltılma olmaz... [Ramuz el-Ehadis-1, s. 155/3]

Ölüm, cennet, cehennem, ahiret gibi konular zamansızlığın anlaşılmasıyla birlikte "Allah nerede", "kabir hayatı ne kadar sürecek", "cennet ve cehennem nerede", "cennet ve cehennem şu an var mı" gibi önemli sorular böylece kolayca yanıtlanmış olur. Allah'ın evreni nasıl bir sistemle yoktan var ettiği kavranır. Bu sır sayesinde "ne zaman" ve "nerede" gibi sorular da anlamsız hale gelir. Çünkü zamansızlık kavrandığı takdirde herşeyin tek bir anda olduğu fark edilir; hiçbir şey için beklenmez, zaman geçmez, herşey zaten olup bitmiştir.

Bu sırrın kavranmasıyla birlikte, mümin cennette olmasının dünyadaki cesareti, sabrı, şefkati, dirayeti, vefası, sadakati, sevgisi, fedakarlığı karşılığında olduğunu anlayacaktır. Bu konuyu imanla, akılla, basiretle, ferasetle, sevgiyle değerlendiren kişi, hafızasında kalan bilgileri ile ahirete gittiğinde güzel huylarına ve tavırlarına karşılık cennetin verilmesinden de ayrı bir haz duyacaktır. En doğrusunu Allah bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder